Büyük İskender Kimdir? Hayatı, Seferleri ve Mirası
Biz sadece ‘Büyük’ lakabıyla ansak da Makedon kralı[1], Helen Birliği’nin lideri[2], İran’ın Şahların Şahı[3], Mısır’ın firavunu, Asya’nın Efendisi gibi sayısız unvan ve övgünün sahibi Balkanlar’dan günümüz Pakistan’ına kadar uzanan bir imparatorluğu fetheden kişiyi ne kadar tanıyoruz ve bildiklerimiz ne oranda doğru?
Çoğumuz, 20 yaşında kral olan ve 32 yaşında ani ölümü sırasında antik dünyayı büyük ölçüde fethetmiş bulunan genç kral Makedonyalı İskender’i duymuştur. Bununla birlikte Büyük İskender hakkında bildiklerimizin çoğu güvenilmez ve efsanelerden ibarettir. Büyük İskender‘in inanılmaz derecede zengin ve karmaşık hikâye örgüsünde ki bu söylencelerin çoğu onun halefleri tarafından iktidarlarını sağlamlaştırmak için bizzat yaratılmış veya kullanılmıştır.
Dilerseniz bu makaleyi okumak yerine aşağıdaki (Youtube kanalımdaki) videodan daha fazla görsel eşliğinde seyredebilirsiniz.
https://www.youtube.com/watch?v=sr5w8xxWEno
Büyük İskender veya tam adıyla Makedon III. Alexander[4], Argead hanedanından Makedon Kralı II. Philip (359-336) ile Philip’in yedi veya sekiz karısından biri olan
Olympias’ın oğluydu. Efsaneye göre ise gerçek babası Yunan tanrılarının lideri Zeus’tan başkası değildi. Plutarch İskender’in Efes’teki Artemis tapınağının yakıldığı gün doğduğunu o gece Makedonya’nın üzerinde bir yıldızın parladığı gibi işaretler olduğunu yazmış, annesi Olympias oğlunu Zeus tarafından mucizevi bir şekilde hamile bırakıldığı sözleriyle kahramanın tanrısal bir figür olduğunu hissetmesine yol açmıştır[5]. Yarı tanrı statüsü iddia eden kahraman soyunu en sevdiği iki antik kahraman olan Akhilles (Aşil) ve Herkül‘e bağlamakla kalmamış kısa hayatı boyunca onlar gibi davranmıştır. Küçük Asya’yı fethederken girdiği Efes’te doğduğu gece kundaklamayla yıkılan Artemis Tapınağı’nı yeniden inşa etmeyi teklif etmiş, ancak şehir bu jestini reddetmiştir.
Büyük İskender’in babası Philip bile kral olmayı beklemiyordu ancak iki ağabeyinin beklenmedik ölümlerinden sonra tahta çıktığında kendisini savaşın eksik olmadığı bir coğrafyanın ortasında bulmuş ve sürekli akınlara maruz kalan Makedonya’yı korumak için ordusunda büyük reformlar yapmak zorunda kalmıştır. Onun yaptığı askeri reformlar ve bir gün Pers İmparatorluğu’nu fethetme hayali sadece Makedon ulusunun değil oğlunun ve bilinen dünyanın kaderini değiştirecekti. Tarihçi Diodorus Siculus, Philip’in oğlu İskender’in müttefik yardımına ihtiyaç duymadan Pers İmparatorluğunu devirmesine izin verecek büyüklükte ve kalitede bir askeri teşkilatı kurmasının tesadüf olmadığını kralın askeri zekâsı, cesareti ve entelektüel parlaklığıyla diğerlerinin üstüne çıktığını bildirmişti.[6]
MÖ 356’da Philip’in dördüncü karısı Olympias’ın Pella’da doğurduğu erkek çocuk 20 yaşında babasının yerine geçtiğinde Batı Asya ve Kuzeydoğu Afrika’da benzeri görülmemiş bir askeri sefer gerçekleştirecek, 10 yıl içerisinde, Yunanistan’dan kuzeybatı Hindistan’a kadar uzanan antik dünyanın en büyük imparatorluklarından birini yaratacaktı. İskender sadece ordusuna imkânsız gibi görünen şeyleri yaptırabilen olağanüstü karizması ve hiçbir savaşta mağlup edilememesini sağlayan askeri dehasının yanı sıra fethettiği bölgelerin çeşitli halklarını idare etme konusundaki diplomatik becerileri nedeniyle de ‘büyük’ olarak anılmıştır. Fethettiği birçok ülke İskender’in getirdiği Yunan etkisini uzun süre korumuş, onun kurduğu birkaç şehir önemli kültür merkezleri olmuştur. İskender tarihteki en etkili insanlar arasında yer almakta olup, dünyanın dört bir yanındaki askeri akademiler hala onun taktiklerini öğretmektedir.
Gençliği
İskender daha çocukken annesi Olympias’ın akrabalarından Epirus’lu Leonidastan dövüş ve binicilik eğitimi almış, babasının tuttuğu Lysimachus’tan okuma yazma
dışında lir çalmayı da öğrenmişti. 11 veya 12 yaşındayken, evcilleştirilemez denilen devasa ve öfkeli bir aygır olan Bucephalus’u zekâ ve cesareti sayesinde evcilleştirmeyi başardığında hayatının büyük bölümüne ortak olacak bir yol arkadaşı kazanmıştı. İskender’in çocukluk arkadaşları Aristoteles’in büyük yeğeni olan Cassander (MÖ 355-297), Ptolemy (MÖ 367-282) ve Hephaestion (MÖ 356-324) yaşam boyu yoldaşları ve ordusunda generalleri olacaktır. Bunlardan Hephaestion, hayatı boyunca en iyi ve en sevgili arkadaşı ve ordunun ikinci komutanı olarak kalmıştır. 13 yaşına geldiğinde babası büyük filozof Aristoteles’i oğluna ders vermeye çağırmış, İskender aldığı edebiyat, bilim, tıp ve felsefe dersleri ile kendini geliştirmişti. 16 yaşına geldiğinde babası savaşa giderken oğluna Makedonya’yı emanet edecek kadar güveniyordu
Chaeronea Savaşı
İskender, 18 yaşındayken süvari komutanı olarak katıldığı Chaeronea Savaşı’nda sırasında askeri değerini kanıtlama fırsatını bulmuş, yenilmez olduklarını iddia eden Kutsal Teb Grubu’nu komuta ettiği bir süvari hücumunda yok etmiştir. Bu zaferin ardından müttefik Yunan kentlerini Pers ülkesine (Ahameniş İmparatorluğu) yapılacak bir sefer için ’Korinth Birliği’ adı altında bir araya getirmişti.
Ekim 336’da İskender’in babası Philip, koruması Pausanias tarafından öldürüldüğüne 20 yaşındaki İskender, Makedon tahtını ele geçirerek bir yandan Argead hanedanının sürekliliğini sağlayarak rakiplerini egemenliğine meydan okuyamadan öldürmüş diğer yandan fırsattan istifade etmek isteyen Kuzey Yunanistan’daki Thrak kabileleri ve Yunan kent devletlerinin bağımsızlık isyanlarını da bastırmıştır. Makedon tahtını sağlama alan babasının İran’ın fethi hayalini gerçekleştirmek ve Makedonya’nın dünya hâkimiyetini sağlayabilmek için 60 yaşındaki General Antipater’ı naip olarak atadıktan sonra 32.000 piyade (12 bini phalanks[7]) ve 5.100 süvariden oluşan ordusuyla, Xerxes’in Yunanistan seferinde izlediği yoldun tersinden doğuya Hellespontos’a doğru yürüyüşüne başlamıştır. 20 günlük bir yürüyüşün ardından Hellespontos kıyılarındaki Sestos’a[8] ulaşmış buradan 160 triremeden oluşan bir donanmayla Asya’ya geçmiştir.
Makedon ordusunun ana muharip gücünü 6 metre uzunluğunda “sarissa” adı verilen uzun mızraklar taşıyan piyadeler oluşturmakta olup, buna ek olarak daha hızlı hareket eden Hypaspist piyadeleri, gümüş kaplama kalkan taşıyan Argyraspid ve Asthetairoi adlı elit birliklerde bulunmaktaydı[9]. İskender’in seferinin son dönemlerinde bu Makedonyalıların sayısı iyice azalırken yerlerini Yunan paralı askerleri ile İranlı askerler dolduracaktır.
Granikos Nehri Muharebesi
MÖ 334 yılının Mayıs ayında Hellespont’u[10] geçen İskender’in ordusu hiç bir direnişle karşılaşmadan Abydos[11] kıyılarına çıkmıştır.İskender, ilk iş olarak Panhellenist propagandaya uygun olarak Troya’daki Athena Tapınağı’na giderek Troya Savaşı’ndan kalan kutsal silahlardan bazılarını yanına alırken kendi silahlarını tapınağa bırakmıştır. Mysia’daki Arisbe Ovası’nda kamp kurmuş olan generali Parmenion komutasındaki kuvvetlerle birleşerek ordusuna 11 bin piyade daha katılmıştır. İskender, önüne çıkan ilk Yunan kenti Lampsakos’a[12] hiç uğramadan özgürleştirirken, Hermatos[13] yakınlarında Granikos ırmağına ulaştığında kendisini karşılamak üzere yola çıkan Pers güçlerinin Daskyleion[14] yakınlarındaki Zeleia’da toplandığı haberini almıştır. Pers ordusundaki paralı askerlerin komutanı olan Rhodoslu Memnon, Makedonya phalankslarının gücünü iyi bildiğinden yüz yüze çatışmaktansa iç bölgelere çekilmeyi ve çekilirken tüm ekinleri ve yiyecekleri yok ederek en fazla 20 günlük iaşesi kalan Makedonya ordusu açlıktan zayıf düşürmeyi önermiştir[15]. Persler İskender’in ilerleyişini bir an önce durdurmak istediklerinden bir an önce savaşma kararını almış, Asya’nın Kapısı olarak da bilinen Granikos ırmağı[16] doğusunda Harpagia-Didymatekhia kasabaları arasındaki alçak tepelerde mevzilenerek nispeten avantajlı bir konuma yerleşmişlerdir. Erzakı ve finansal kaynakları gittikçe azalan İskenderin de bekleyecek vakti yoktu ki hemen savaşmak üzere harekete geçti. Büyük İskender ile Pers İmparatorluğu arasında yapılan üç büyük savaştan ilki yani Granikos Nehri Muharebesi burada yaşanmış olup, Makedon piyade ve Yunan paralı askerlerden oluşan ordusuyla Hellespont, Kilikya, Lydia, İoania ve Kapadokya şatraplarınca desteklenen 20.000 piyade ile 20.000 süvariden oluşan Pers ordusunu ezip geçmeyi etmeyi başarmıştır. İskender’in deneyim, disiplin, savaş teçhizatı ve nicelik bakımlarından rakibinden çok üstün olan ordusunu savaşa uygun bir şekilde yerleştirmesi, savaş alanında büyük bir cesaretle ileriye atılması, askerlerinin kararlıkla ve tüm
yeteneklerini göstererek savaşmalarını sağlamıştır. İskender’i öldürerek onur kazanmak isteyen Pers komutanlarının merkezi zayıflatarak İskender’e karşı doğrudan hücuma kalkmaları hem kendi hayatlarını kaybetmeleri hem de Pers ordusu dengesini bozarak bozguna zemin hazırlanmasına sebep olmuştur. Bu sırada İskender’in hayatı tehlikeye girmişse de son anda yardıma gelen Cleitos tarafından kurtarılmıştır. Pers piyadelerin çoğunluğunu oluşturan Yunan kökenli paralı askerler MÖ 401 yılındaki Kounaksa Savaşı’nda olduğu gibi çarpışmalara katılmadan korunaklı bir tepenin üzerinden savaşı seyreder ve Persler kaçarken ateşkes umuduyla mevzilerini korurlar. Bununla birlikte İskender, Yunanlara karşı çarpıştıkları gerekçesiyle, Pan Helenizme ihanet eden paralı askerlerle anlaşma yapmaz ve Makedon phalanksı üzerlerine sürerek bir kısmını kılıçtan geçirmiş, sağ kalan 2 bin kadarını ise tarım işçisi olarak kullanılmak üzere köle olarak Makedonya’ya göndermiştir[17].
Gordion Düğümü
İskender Asya topraklarındaki ilk büyük ölçekli savaşını kazanarak Anadolu’daki Pers kuvvetlerinin büyük bir kısmının bir anda yok ettikten sonra güneye yönelerek direniş görmediği Sardes[18] şehrine girmiştir. Bununla birlikte Milet, Mylasa ve özellikle uzun süre kuşatmaya dayanan Halikarnas şehirlerinde direniş görmüştür. İskender’in Ege kıyılarında gördüğü direniş tahta yeni çıkan Pers kralı III. Darius’e yeni bir ordu toplamaya yetecek zamanı kazandırmıştır.
Söylenceye göre lider arayışında olan Friglere bir kâhin şehre öküz arabası ile giren ilk adamı kral ilan etmeleri tavsiye kağnısıyla kente giren yoksul bir köylü, Midas’ın babası, Gordios olunca adam kral edilmiştir[19]. Bu öküz arabası sonrasında kızılcık dallarından bir düğümle Frig tanrısı Sabazios tapınağına bağlanmıştır ki bu düğümü çözecek kişinin Asya’nın hâkimi olacağı söylenmekteydi. İskender, Halikarnas’tan kuzeye ilerlerken Gordion’a geldiğinde düğümü çözmeye çalışmış ancak başaramayınca kılıcını çekip düğümü kesmiştir. Gerçekten de Pers İmparatorluğu’nu fethederek Asya’nın hâkimi olmuşsa da 33 yaşında ateşli bir hastalıktan beklenmedik ölümü düğümü çözmek yerine tanrıya saygısızlık ederek kesmesine bağlanmıştır. Bu efsanenin Anadolu krallığında hanedan değişimine meşruiyet kazandırmak için tasarlanmış olduğuna şüphe yoktur. [20]
Issus Savaşı
333’te İskender ve ordusu, Anadolu’nun güneyinde Akdeniz kıyısındaki Issus[21] kasabası yakınlarında bu sefer bizzat III. Darius liderliğindeki büyük bir Pers ordusuyla karşılaşmıştır. Persler sayıca üstün olmakla birlikte Makedonlar hem deneyim açısından üstündü hem de Pers hazinelerini yağmalama hayaliyle yanıp tutuşuyordu. İskender’in Issus Savaşı’nı kazanacağı netleşince, Darius karısını ve ailesini geride bırakarak sağ kalan askerleriyle kaçmıştır.
Tyre Savaşı
İskender zaferden sonra güneye inerek Fenike şehirleri olan Marathus[22] ve Aradus’u devraldı. Darius’un barış isteğini reddetti ve Byblos[23] ve Sidon kasabalarını aldı. O dönemde deniz kıyısında bir adada kurulu Tyre şehri teslim olmayı reddettiğinde MÖ 332 yılının Ocak ayında kenti karadan kuşattı. Bununla birlikte donanması olmadığından şehre girmesi mümkün değildi.
Tyre’i fethetmeye o kadar kararlıydı ki, anakaradan adaya kuşatma araçlarını taşıyabileceği bir geçit bile inşa etti. Bu geçitte zamanla silt ve toprak toplanması Tyre’nin (Sur) bugün Lübnan’daki anakaranın bir parçası olmasının sebebidir. Geçit işe yaramayınca inatla savunulan şehri donanma olmadan alamayacağını anlamış ve topladığı filo ile MÖ 332’de şehre girmeyi başarmıştır. İnatçı direnişleriyle kendine meydan okumaya cüret ettikleri için şehrin sakinleri katledildi ve hayatta kalanlar köle olarak satıldı. İskender’in bu davranışı acımasızlığının en önemli örneği olarak gösterilmektedir.
Mısır’ı Fethi
Darius’tan gelen başka bir barış teklifini de reddeden İskender, Mısır’a doğru yola çıkmış ancak Gazze’de yeni ve uzun bir başka kuşatmayı beklemek zorunda kalmıştır. Birkaç hafta içinde kasabayı almış hala adını taşıyan ve sonradan dünyanın yedi harikasından birisi olacak feneri ve muhteşem kütüphanesiyle ünlenecek bir şehir olan İskenderiye’yi kuracağı Mısır’a girmiştir. İskender’in burada tanrı Amun’a danışmak için Libya’ya gittiği söylenir ancak kehanetleri kendine saklamıştır. Mısır’ın kuzey kıyısında, inşa ettiği en başarılı şehir olan İskenderiye’yi kurdu. Arrian’a göre agoranın nerede inşa edileceğini hatta kaç tapınak dikileceğine ve hangi tanrılara adanacağına bile bizzat İskender karar vermiştir. Ardından Darius’a karşı yeni bir sefere başlamak için Mısır’dan Suriye’ye ve kuzey Mezopotamya’ya gitmiştir.
İran’ı Fethi
İskender, Mısır’ı fethettikten sonra MÖ 331’in Ekim ayında Gaugamela’da (Arbela Savaşı) Darius’un ordusuyla karşılatı. Her iki tarafın ağır kayıplar verdiği savaşta Darius kaçarken kendi generali ve kuzeni Bessus tarafından öldürülmüştür. İskender’in Darius’un cesedini bulduğunda üzgün olduğu ve ona münasip bir cenaze töreni düzenlettiği söylenmektedir. İskender, kendisini Asya Kralı ilan etmiştir. İskender kayıtsız şartsız teslim olan Babil ve Susa’yı aldıktan sonra 330 kışında İskender Persepolis’e doğru yürüdü ve Ariobarzanes (MÖ 386-330) ve kız kardeşi Youtab Aryobarzan (MÖ ?-330) liderliğindeki Pers güçlerini Pers Kapısı Savaşı’nda mağlup ederek Persepolis’i aldı. Diodorus Siculus’a (ve diğerlerine) göre, MÖ 480’de Pers kralı Xerxes’in Yunanistan’ı istilası sırasında Akropolis’i yakılmasının intikamı olarak Pers sarayı ve şehrin büyük bölümünü tahrip eden yangını başlatmıştır.
Fetihlerine devam etmek için doğuya doğru yürümeye devam eden İskender bugünkü Afganistan bölgesine doğru ilerlerken MÖ 329’da Iaxartes Nehri üzerinde İskenderiye-Eschate şehrini kurdu, Cyropolis şehrini yıktı ve İskitleri yendi. 330 MÖ sonbaharıyla MÖ 327 baharı arasında, şimdiye kadarki çok zorlu savaşlar olan Baktriya ve Sogdiana’ya karşı sefer yaptı. Bu arada Bessus yakalanmış ve kendi kralına ihanet ettiği için yakalanıp, öldürülmüştür.
Parmenio ve Cleitus’un öldürülmesi
İskender, yeni tebaasının güvenini kazanmak için Persler gibi giyinmeye başlayıp, Pers İmparatorluğu’nun yöneticileri tarafından kullanılan Shahanshah (Kralların
Kralı) unvanını benimsemekle kalmayacaktı. Yeni şehirler kuruyor ve kendini tanrılaştırmaya çalışıyordu. Perslere özgü bir saray geleneği olan proskynesis uygulamasın başlatmıştı yani kendisine hitap edenleri önce diz çöküp elini öpmeye zorluyordu. O döneme dek sadakatleri sarsılmayan Makedon birlikleri, onun bir tanrı olarak görülme girişiminden memnun kalmadıkları gibi diz çöküp el öpmeyi de reddettiler. MÖ 327’de İskender’in Orta Asya’daki seferi sırasında bir noktada, en iyi generallerinden Parmerio’nun oğlu Philotas’ın İskender’in hayatına karşı bir komployu bildirmediği iddia edilmişti. Öfke ve paranoyadan gözü dönen İskender, sadece Philotas ve komplocu sayılan diğer adamları değil, iddia edilen komployla hiçbir ilgisi olmadığı halde Parmerio’yu da öldürmeye karar vermiştir. Yazar Quintus Curtius’a göre İskender, Parmerio’nun bir arkadaşı olan Polydamus adında bir adamı Parmerio’yu kandırmak ve kardeşlerini rehin almakla görevlendirmişti. Polydamus, Parmerio’ya İskender’den ve oğlundan olduğu yazılı bir mektup uzattığında Cleander adında bir general tarafından boğazı kesilerek öldürülmüştür. Ayrıca İskender’in çocukluk arkadaşı Callisthenes’de aynı şüpheyle hapsedilmiş ve hapiste ölmüştür. İskender’in Pers kıyafetlerini ve geleneklerini benimsemesine kızan eski dostu Cleitus karşılıklı içki içerken kralına özüne dönmesi Perslerin değil, Makedon yollarını takip etmesi gerektiğini söylemişti. İkisi de iyice sarhoş olduktan sonra, sözlerinin ciddiye alınmadığını göre Cleitus sağ elini kaldırmış ve ‘bu seni Granikus Savaşı’nda kurtaran el, İskender” dedi. Çileden çıkan İskender, yaşlı dostunu bir mızrak fırlatarak öldürmüştür. Arrian’a göre ayıldığında yaptığının bilincine varan İskender, 3 gün boyunca yemek yememiş ve sürekli kendi kendine yüksek sesle konuşarak arkadaşının katili olduğunu sayıklamıştır.
Pers İmparatorluğu’nun Bessus’a sadık kalan bir bölgesi olan Soğd Kayası denen yerde bir kale ele geçirdikten sonra yerel bir hükümdarın kızı olan Roxana’a âşık olup evlenmiştir. İskender öldükten sonra bu evlilikten bir oğlu dünyaya gelecektir.
Hindistan Seferi
İskender, MÖ 327’de Hindistan’ın Pencap kentine yürüdüğünde Makedon generalin acımasızlığını duyan Hindistan Kralı Taxila Kralı Omphis savaşmadan teslim olmuş hatta şehrini operasyon üssü olarak kullanmasına izin vermişse de Aspasioi ve Assakenoi kabileleri şiddetli direniş göstermiştir. MÖ 327’de ve MÖ 326’da savaşlarda bu kabileleri yenen Makedon ordusu MÖ 326’da Hydaspes Nehri’nde Paurava Kralı Porus ile şiddetli bir fırtına altında karşılaşmıştır. Tecrübeli savaşçılar olan Makedonlar ilk kez savaş meydanında 200 kadar file karşı zorlu bir mücadele vermişe de yenilmezlik serisini sürdürmeyi başarmıştır. İskender’in falanksları, fillere ciritlerle saldırdığında yaralı filler hem İskender’in hem de Porus’un birliklerini ezip geçmiştir. Ordusu dağılırken sonuna kadar savaş meydanını terk etmeyen Porus sağ yakalanmıştır. Arrian, Porus’un Makedon kralını huzuruna getirildiğinde adamın “bana bir kral gibi davran, İskender” dediğini kaydetmiştir. Cesaretinden ve sözlerinden etkilenen İskender, onu müttefik yapmış, öncesinde sahip olduğundan daha geniş bir bölgenin hükümdarı olarak atamıştır. Hydaspes’te atı Bucephalus yaşlılıktan veya savaş yaralarından mı bilinmez öldüğünde İskender yıkılmış, savaştan sonra kurduğu iki şehirden birine ‘Bucephala’ adını vermiştir.
İskender, Ganj Nehri’ni geçip tüm Hindistan’ı fethetmeye niyetliydi. Arrian’a göre Porus’la savaşırken 1.000 askerini kaybetmişti ki savaştan bıkan askerleri isyan edip, ilerlemeyi reddettiğinde subayları onu İran’a dönmeye ikna etmiştir. İndus Nehri’nin güneyine doğru yelken açıp, Malli adlı bir grupla savaştığında ağır şekilde yaralanmıştı. Ordusunu ikiye bölmüş, yarısını Nearchus komutasında Basra Körfezi üzerinden Susa’ya geri göndermiş, diğer yarısı ile askerlerinin isyan etmesinden neredeyse tam bir yıl sonra, MÖ 325’te Gedrosian Çölü’nde yürümüştür. Hindistan’ı fethinden vazgeçmiş olsa da, çölün yakıcı ısısı, susuzluk ve yol boyunca karşılaştığı düşman kabileler birliklerine büyük zarar vermiş, askerlerinin dörtte üçünü yol boyunca kaybetmişti.
İsyan ve Düğün
MÖ 324’ün başlarında İskender, İran’ın Susa şehrine ulaştığında yönetimi emanet ettiği şatrapların çoğunun güçlerini kötüye kullandığını ve eski başkentte Büyük Cyrus’un mezarının tahrip edildiğini görmüştür. Eski başkentin ve mezarın restore edilmesini emrederken kendisi Pers kraliyet ailesiyle daha da özdeşleştirmek için Roxana’a ek olarak III. Darius’un kızı Barsine ve Arrian’ın adını Parysatis olarak verdiği Persli bir kadın ile evlendi. Ayrıca iki soyu ve kültürü birbirine karıştırmak istediği için Makedon subaylarını Pers soylu kadınlarla evlendirdiği bir toplu evlilik töreni de düzenlemiştir. Liderlerinin Pers kıyafetlerini ve davranışlarını benimsemesinden zaten rahatsız olan askerlerin çoğu bu kültürel birleşmeye hele ki Makedon askerlerinin Pers komutanların emrine verilmesine itiraz etti. İskender, bu itiraza Persleri ordudaki önemli mevkilere atayarak karşılık verdi ve Pers birliklerine geleneksel Makedon unvanları ve onurları verdi. Makedon askerler geri adım atmak zorunda kalmıştır. İskender, iyi niyet göstergesi olarak, unvanlarını geri verdi ve askerleriyle birlikte yiyip içtiği büyük bir şölen düzenlenmesini emretti. İskender bir süre önce proskynesis geleneğini adamlarına kabul ettiremediği için bırakmıştı, ancak ölene dek kendisini Makedon kralı yerine bir Pers kralı olarak göstermeye devam edecektir.
Ölümü
MÖ 324’te, çocukluk arkadaşı, koruması ve ikinci komutanı Hephaestion muhtemelen zehirlenme sonucu ateşlenerek ölmüştü. En yakın arkadaşını kaybetmek İskender’in kişiliğinde büyük bir değişikliğe neden oldu; kontrolünü ve adamlarına olan şefkatini kaybetti, tutarsız davranışları ve umursamazlığı ile adamlarının sadakatini kaybetti. Arrian, onu arkadaşını iyileştiremediği için Hephaestion’un doktorunu idam ettirdiğini, Plutarkhos ise arkadaşına kurban olarak Cossae kasabası halkını katlettiğini yazmıştır. Hephaestion süvari komutanı olduğu için ordudaki tüm atların yeleleri ve kuyrukları bir yas işareti olarak kesilmiştir. MÖ 323’te ıstırabı dindikten sonra Babil’e dönen İskender, muazzam büyüklükte bir imparatorluğun başında hüküm sürmesine karşın tüm dünyayı fethetme arzusu bir gram eksilmiş değildi. Arabistan’ı fethetme planlarına başlamışsa da şiddetli bir muharebeden sonra 10 gün süren yüksek ateşin ardından 10 veya 11 Haziran 323’te öldü.
Mirası
Ölüm nedenin savaş yaraları, sıtma veya zehirlenme olabileceği iddia edilmişse de kesin olarak bilinmemektedir. Öldüğünde 32 yaşındaydı ve arkasında bir halef bırakmamıştı ancak bir keresinde kimin yerine geçmesi gerektiği sorulduğunda, İskender “en güçlü” dediği rivayet olunur. Bu da imparatorluğunun dört general arasında bölünmesine yol açtı: Cassander, Ptolemy, Antigonus ve Seleucus ki bunlar Diadokhi[24] veya ‘halefler’ olarak adlandırılacaktır. Bunlardan Cassander, Makedonya ve civarına egemen olurken rakip istemediği için İskender’in eşi Roxana’nın ve bu kadından doğan oğlunun hatta İskender’in annesi Olympias’ın infaz edilmesini emretmiştir. Antigonus, Mısır’da Ptolemaios Hanedanı’nı, Seleukos, Mezopotamya, Anadolu ve Hindistan’ın bazı bölgelerini kapsayan Seleukos İmparatorluğu’nu kurmuştur. İskender’in generallerinden hiçbiri onun doğal zekâsına, anlayışına veya askeri dehasına sahip değildi ancak Roma gelenek dek kendi bölgelerinde egemen olmayı başarmışlardır. Onların döneminde Yunan kültürünü Yakın Doğu’nun kültürüyle bütünleştirme politikalarını sürdürülmüştür.
İskender Yunan dil ve kültürünü Küçük Asya, Mısır ve Mezopotamya boyunca Hindistan’a dek yaymayı başararak Helenistik Dönem’in başlamasına sahip olmuştu. Tüm dinlere hoşgörü göstermiş, imparatorluğunda pek çok halkı ortak bir para birimi ve ortak bir dil (Yunanca) altında birleştirmişti. Şu anda 4,5 milyondan fazla insana ev sahipliği yapan İskenderiye şehri gibi Doğu ile Batı arasında köprü olacak ticaret ve kültür merkezleri kurmuştu. Persepolis’i yok etmesi ve Tyre vatandaşlarına yaptığı muamele yüzünden günümüz yazarlarınca zeki ancak acımasız biri olarak eleştirilse de dünya tarihinin en önemli isimlerinden birisi olduğu konusunda şüphe yoktur.
İskender’in savaşları ölümünden sonra efsaneleştirilmiş, pek çok Yunan ve Roma generalinin taktiklerini ve kariyerlerini etkilemiştir. MÖ 30’da Ptolemaios Hanedanı’nın yönettiği Mısır Roma tarafından fethedildikten sonra, Roma İmparatoru Octavian İskender’in mezarını görmeye gitmiştir. Büyük kral yaklaşık üç yüzyıl önce ölmüştür ama Romalılar tarafından hala saygı görmektedir. Suetonius Tranquillus’a göre Octavian, İskender’in lahitini açtırıp ve naaşına baktıktan sonra altın bir taç sunmuş ve naaşın üzerini çiçeklerle doldurarak saygısını göstermişti.
Julius Caesar, quaestorluk görevi için Hispania’ya gönderildiğinde burada kendisiyle aynı yaştayken dünyayı fetheden İskender heykeli görmüş ve o ana dek ne kadar az şeyi gerçekleştirdiğini fark ederek kendisine koyduğu yeni hedeflerin peşinden koşmak için Roma’ya geri dönmüştür.
O, bütün fatihlerin hayranlıkla örnek aldığı atasıydı.
Not: Bu makaledeki konunun videosu Youtube Kanalıma yüklenmiştir. Kanala şimdiden abone olarak başka videolar yüklendiğinde haber sahibi olabilir youtube üzerinden daha zengin görsel ve içerikle dinleyebilirsiniz!
Notlar
[1] Eski Yunanca Basileus (βασιλεύς) ‘kral’
[2] Eski Yunanca hegemon (ἡγεμών) ‘Lider, komutan, şef
[3] Farsça shanshah (شاهنشاه) ‘Şahların şahı, kralların kralı’
[4] Eski Yunanca Αλέξανδρος Γʹ Μακεδών
[5] Plutarch, İskender’in Hayatı, I
[6] Diodorus Siculus XVI.1
[7] Diodoros, 17.17.3-4
[8] Sestos Kalesi, Eceabat’a 4 km uzaklıkta, Yalova köyündedir. Akbaş limanının güneyinde kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmed Kilitbahir kalesini yaptırırken, Sestos kalesinin taşları kullanılmıştır.
[9] Brunt 1963, 27-42
[10] Çanakkale Boğazı
[11] Abydos (Ἄβυδος), Çanakkale Boğazı’nda Nara Burnu’nun doğusunda yer alan antik kenttir
[12] Lampsakos, Kuzey Biga Yarımadası’ndaki Çanakkale Boğazı’ndaki bir antik Yunan kenti (Bugünkü Lâpseki)
[13] Eskibalıklı köyü?
[14] Daskyleion Antik Kenti, Bandırma’nın 30 kilometre güneyinde herkes tarafından bilinen Kuş Cenneti’ne çok yakın Ergili Köyü’nün 2 kilometre doğusunda Kuş Gölü’ nün güney-doğu ucunda yer almaktadır.
[15] Diodoros, 17.18.2; Arrianos, Anabasis 1.12.9.
[16] Kocabaş Çayı
[17] Diodoros, 17.18.-21.6; Arrianos, Anabasis 1, 12. 8-16. 7; Ploutarkhos, Alexandros 16. 1-7; M. I. Iustinus, 11.6.8-13
[18] Sardes veya Sardis, Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Sart kasabası yakınlarında bulunan ve zamanında Lidya devletine başkentlik yapmış antik kentin adıdır.
[19] Arrian, Anabasis Alexandri, Book ii.3
[20] Graves, 1960: 168–169.
[21] İssos veya İssus, bugün Hatay iline bağlı Erzin’in 7 km batısında bulunmaktaydı.
[22] Klasik Marathus Amrit, Suriye’deki günümüz Tartus’un yakınında bulunan bir Fenike limanı idi
[23] Byblos, Lübnan’ın Beyrut kentinin kuzeyinde yer alan antik bir Fenike liman kentidir.
[24] Eski Yunanca Διάδοχοι ‘halefler’
Kaynakça
Bosworth, A.B. Conquest and Empire: the reign of Alexander the Great. Cambridge, 1988
Brunt, P. A. “Persian Accounts of Alexander’s Campaigns” CIQ 12 (1962) 141-155
Cawkwell, George. Philip of Macedon. London, UK: Faber and Faber, 1978
Durant, Will. The Life of Greece: The Story of Civilization, Volume II. Simon & Schuster, 2011.
Engels, D. W. Alexander the Great and the Logistics of the Macedonian Army. London, 1978
Green, Peter. Alexander the Great and the Hellenistic Age. London: Phoenix, 2007
Graves, Robert. “Midas”. The Greek Myths. Penguin Books, 1960
Holt, F. L. Büyük İskender ve Fil Madalyonlarının Sırrı. Çev: Yeşim Kafa. İstanbul, 2004
Körpe, Reyhan. Büyük İskender’in Troas’ta İzlediği Rota ve Granikos Savaşı. Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı 10-11’nci Sayısı (s.95-108)
Liddell, Henry George; Scott, Robert. Jones, Sir Henry Stuart; McKenzie, Roderick (eds.). A Greek-English Lexicon on Perseus Digital Library. Oxford: Clarendon Press, 1940
McCarty, Nick. Alexander the Great. Camberwell, Victoria: Penguin, 2004
Sacks, David. Encyclopedia of the Ancient Greek World. Constable & Co., 1995
Steward, A. Faces of Power: Alexander’s Image and Hellenistic Politics.Hellenistic Culture and Society. Oxford, 1994
Waterfield, Robin. Dividing the Spoils: The War for Alexander the Great’s Empire (Ancient Warfare and Civilization). Oxford University Press, USA, 2012.
Winthrop, L.A. Alexander the Great: Legacy of a Conqueror (Library of World Biography Series). Pearson, 2019
Worthington, Ian. Alexander the Great: Man and God. Routledge, 2004.
Yenne, Bill. Alexander the Great: Lessons From History’s Undefeated General. Palgrave MacMillan, 2010